9 Şubat 2019 Cumartesi

Binlerce Kilometre Uzağa Duyulan Özlem

Yanlış anlamayın binlerce kilometre dediysem Türkiye’ye doğru değil Pasifik’in ötesine, Birleşik Devletler’e doğru binlerce kilometre. Biliyorum bazılarınız ne varmış be Amerika’da diyeceksiniz bazılarınız ise kimisine katıldığım kimisine katılmadığım politik cümleler kuracaksınız. Benim için Amerika’da Okan, Mert ve Ezgi ile geçirdiğim güzel günler, Camden’ın kolları uyuşturucudan mosmor olmuş zombileri, Ben Franklin Köprüsü’nün Philadelphia girişinde evsizlerin eşyalarını koyduğu o yığın var. Benim için Amerika’da 66. Karayolu, Johnny Cash’in “I’ve Been Everywhere” şarkısı ve birkaç yüzyıl önce kıtaya ilk ulaşan göçmenlerin; onlara yol gösteren, zorluklara dayanma gücü veren umutlarından beslenen hayallerim var.

Amerika özlemim, geçenlerde patronumla müşterilerden birisine elektrik paneli bırakmak için Kobe’ye gittiğimizde tekrardan depreşti. Binaları, ağaçlı sokakları ve sahili ile şehir, Atlantic City’e benziyordu. Belki de Japonya’dan, iş ve hostel arasında geçen monoton hayatımdan sıkıldığım; Filipinler’e gitmeyi iple çektiğim şu günlerde yalnızca, ben benzetmek istediğim için benziyordu bilmiyorum. Benzesin ya da benzemesin ben benzetmiştim, önemli olan tek şey buydu. Bu benzerlik ve gene Carl Sagan’ın “Bütün avantajlarına rağmen, yerleşik hayat bizi huzursuz ve tatminsiz yaptı” sözleri ne kadar süreceğini bilmediğim seyahatimin ilk büyük sorununu çözmeme, bu seyahate neden çıktığımı neleri bunun için geride bıraktığımı hatırlamama yardımcı oldu.

Bu yazıyı henüz kağıda geçirmediğim günlerde, bir sabah işe gitmek için uyanıp hostelin lobisinde bir gözüm açık bir gözüm kapalı kahvemi içerken yarı Amerikalı yarı Japon altmışlı yaşlarında bir kadınla tanıştım. Nereli olduğunu sorduğumda Utahlı olduğunu söyledi. Bana Utah’ı anlatırken hissettiğim; konuşurken ellerimin, bacaklarımın, sesimin titremesine neden olan heyecandan sonra bu defa hayalimi kendime saklamayıp açık açık yazmaya karar verdim. 

Belki iddialı olacak ama nasıl ki bir sene önce kendi kendime “ben yola çıkacağım” dediğimde yola çıkacağımı biliyorduysam sağ gözümden bir damla yaşın süzüldüğü şu dakikalarda da “biliyorum” ki hikayenin sonunda Chestnut ile 10. Cadde’nin köşesinde kahvemi içmiş Old Town’a doğru ağır adımlarla yürüyor olacağım.

Osaka, Japonya



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder