3 Kasım 2019 Pazar

Gittim ve Döndüm

Bu satırları kaç defa yazdım, kaç defa sildim şu son birkaç ayda bilmiyorum. Bir seferinde hikayemi anlattım bir başka seferinde teşekkür ettim, dönüşüme küfrettiğim de oldu dönmenin bazen güzel bir şey olduğunu anlattığım da. Defalarca kez başladım yazmaya ama hiçbirini tamamlayamadım.

Birçok iyi ve bir iki tane de kötü anıyla sekiz ay geçirdim. Onlarca arkadaş edindim, kilometrelerce yol yürüdüm, sanayide çalıştım, Japon bir patronum oldu, Endonezya’nın bir köyünde ders verdim, Malezya’da internet kafede 10 saat yerimden kalmadan oyun oynadım, otele nasıl döndüğümü hatırlamadığım gecelerim de oldu otele dönmediğim gecelerim de. Kısacası hayatımın en kaliteli, en çok özleyeceğim sekiz ayını geçirdim dünyanın bir ucunda. 

Her ne kadar eski hayatıma dönsem de kendimi hala T*kyo’da gibi hissettiğim oluyor. Yolda yürürken, vapura binerken, yemek yerken kendimi mutsuz ve tehdit altında hissediyorum. Hatta bazen iyice çekilmez oluyorum, insanlarla sohbet etmek istemiyor, huysuz huysuz ortalıkta dolanıyorum. Ama bazen de Kadıköy’de dördüncü birayı içmiş keyifle gülerken ya da arkadaşlarımla, ofisin tuvaletinde iğrenç sohbetler ederken buluyorum kendimi.

Sanırım bütün bunlar tam olarak “alışmak” demek oluyor. “Dağları görmek istiyorum Gandalf, dağları” diyeceğim güne kadar sürdüreceğim hayatıma alışmak.

İstanbul, Türkiye.