21 Ocak 2024 Pazar

Taipei’de Osmanlı Tuğrası

Hostelde tek başıma içmekten sıkılmış yakınlardaki bir İrlanda barına gitmiştim. İçerisi hiç de beklediğim gibi kalabalık değildi. Masaların çoğu boştu, kalan masalarda da yaşları epey ilerlemiş birkaç kişi oturuyordu. Yakınlarda gidebileceğim başka bir yer olmadığı için içeri girip bar kısmına oturdum. Happy Hour’un bitmesine on beş dakika kaldığını fark edip hemen siparişimi verdim.

Çaprazımdaki televizyonda iki Asya futbol takımının pek de heyacanlı olmayan maçı vardı. Yanımda da saat neredeyse dokuz olmasına rağmen, bilgisayarında bir şeyler yapıp bir yandan da viski içen otuzlu yaşlarında birisi oturuyordu. Pek de heyecanlı bir gece olmayacak diye düşünüp bira şişem ile oynayıp televizyondaki maçı izlemeye başladım. Yanımda oturan adam bir ara önündeki mısırı uzatıp "hepsini bitiremem keyfine bak” dedi ve böylece sohbet etmeye başladık. Okuduğumuz okullardan işlerimize, Tayvan’da ertesi gün yapılacak olan seçimden seyahat etmeye kadar birçok şeyden konuştuktan sonra eşinin yanına gitmesi gerektiğini söyleyip birbirimizi sosyal medyadan ekledikten sonra yanımdan ayrıldı.


Ben de bu arada ikinci şişemin yarısına gelmiştim. Barda ne var ne yok diye etrafa bakınırken alkol şişelerinin dizili olduğu rafta gözüme bir şey çarptı. Gözlerimi kısıp yeniden baktım. Sonra bir an durup kaç tane içtim lan ben diye düşündüm. Hosteldekilerle birlikte dördüncüyü içiyordum yani sarhoş olmaktan çok uzaktım. Yaklaşıp rafta duran şeye tekrardan baktım. Yanlış görmüyordum gerçekten de orada rafta bir Osmanlı Tuğrası vardı. Halen daha emin olamadığım için barmene seslenip oradaki ne diye sordum. Bana “İngiltere’nin sembolü” dedi. İçten içe gülüp “Emin misin ?” diye sordum. “Evet, arkadaşım hediye etti” dedi. Gülmemek için dilimi ısırarak “Güzelmiş” diye cevapladım. Gülmeden daha fazla orada oturamayacağım için hesabı ödeyip dışarı çıktım. Birkaç dakikadır içimde tuttuğum kahkahayı patlatıp malum şarkıyı mırıldana mırıldana hostele döndüm.




Bangkok/ Tayland